ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth'in 07.11.2025 tarihinde duyurduğu ve 3 kişinin hayatını kaybettiği Karayipler'deki uyuşturucu teknesine yönelik saldırı, sadece bir operasyonun haberi değil, aynı zamanda Washington'ın uluslararası sularda uyguladığı yeni ve tartışmalı bir askeri doktrinin tırmanışını gözler önüne seriyor.
Son Durum: Taktiksel Başarı, Hukuki ve Siyasi BelirsizlikAraştırmalarımız, bu son saldırının münferit bir olaydan ziyade, Eylül 2025'ten itibaren ivme kazanan bir operasyon serisinin devamı olduğunu gösteriyor.
Tırmanan Operasyonlar: Saldırı, Başkan Donald Trump'ın talimatıyla gerçekleştirilen ve Hegseth'in "Narkoteröristlere El-Kaide muamelesi yapacağız" sözleriyle meşrulaştırılan serinin son halkası. Son haftalarda Karayipler ve Pasifik'te düzenlenen 15'ten fazla saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısı 65'i aştı.
Hedef Tanımı: Pentagon, vurduğu tekneleri, "Tanımlanmış Bir Terör Örgütü (DTO) tarafından işletilen uyuşturucu kaçakçılığı yapan gemi" olarak tanımlıyor ve bu kişilere "narkoterörist" adını veriyor. Saldırıların uluslararası sularda gerçekleştiği vurgulanıyor.
Uçak Gemisi Hamlesi: Saldırı serisinin artan hızı, ABD'nin Gerald R. Ford uçak gemisi taarruz grubunu da bölgeye sevk etmesiyle askeri varlığını zirveye taşıdı. Bu hamle, Washington'ın bölgedeki kararlılığının bir göstergesi olarak yorumlanıyor.
Tartışmalı Hukuki Zemin: 'Yargısız İnfaz' İddialarıEn önemli ve kimsenin dikkat çekmediği nokta, bu operasyonların uluslararası hukuk ve insan hakları açısından yarattığı derin belirsizliktir.
Venezuela'dan Sert Tepki: Saldırıların çoğu, ABD'nin uyuşturucu kartellerinin merkezi olmakla suçladığı Venezuela'dan çıkan tekneleri hedef alıyor. Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, bu eylemleri "uluslararası hukuka aykırı açık bir saldırı" ve "Karayipler'de savaş çıkarma niyeti" olarak nitelendiriyor.
Hukukçuların Endişesi: Batı medyasında yer alan hukuk uzmanları, uluslararası sularda gerçekleşen ve genellikle kimseye sağ kalma şansı tanımayan bu saldırıların, 'yargısız infaz' niteliği taşıyabileceği ve uluslararası deniz hukuku ile insan haklarını ihlal ettiği yönünde ciddi kaygılar dile getiriyor.
Esir Hukuku İkilemi: Nadir vakalarda saldırıdan sağ kurtulanların yakalanması ise hukuki bir ikilem yaratıyor. Bu kişilerin savaş esiri mi yoksa ceza davası sanığı olarak mı muamele göreceği belirsizliğini koruyor.
Özel Analiz: Hegseth Doktrini ve EtkileriABD Savunma Bakanı Hegseth'in bu kartellere "El Kaide'ye davrandığımız şekilde muamele edeceğiz" açıklaması, yeni bir doktrinin habercisi: Narkoterörizmin, ABD'ye yönelik geleneksel bir terör tehdidi (El Kaide, IŞİD gibi) seviyesine çıkarılması.
Bu yaklaşımın yarattığı temel riskler:
Askeri Operasyonların Sınırları Genişliyor: 'Uyuşturucuyla mücadele' artık sadece kolluk kuvvetleri meselesi değil, doğrudan ABD ordusunun insansız hava araçları veya hava kuvvetleri ile gerçekleştirdiği ölümcül, kinetik saldırılara dönüştü.
Siyasi Gerilim: Venezuela ile zaten gergin olan ilişkiler, bu tarz saldırılarla askeri bir çatışma riskini bölgede her geçen gün artırıyor.
Uluslararası Tepki: ABD'nin tek taraflı olarak uluslararası sularda ölümcül güç kullanma yetkisini kendine atfetmesi, müttefikler arasında bile ciddi sorgulamalara yol açıyor.
Sonuç: 07 Kasım saldırısı, Karayipler'de sadece uyuşturucu rotalarına değil, aynı zamanda uluslararası hukuk normlarına ve bölgesel istikrara da yönelik yeni bir Amerikan askeri politikası başlattığını gösteriyor. Operasyonların "başarıları" duyurulurken, küresel hukuki yankıları ve siyasi maliyeti henüz tam olarak öngörülemiyor.